Dünya Hukuk Günü
Cenevre’de düzenlenen Hukuk Yoluyla Dünya Barışı konferansları dolaysıyla 10 Temmuz 1967’de yani 55 yıl önce ilan edilen ve tüm dünyada kutlanan Dünya Hukuk Gününü bu sene de 10 Temmuz Pazartesi günü kutlayacağız. Türkiye’de de bakanlar kurulu kararı ile 10 Temmuz günü Dünya Hukuk Günü olarak ilan edildi.
Dünya Hukuk Günü hukukun üstünlüğünü, demokratik, toplum için adaletli bir devlet anlayışını destekleyip öne sürmektedir. Tüm dünyada olduğu gibi bu özel gün de hukukun üstünlüğünü, demokratik ve adaletli bir devlet anlayışını ön plana çıkarmayı amaçlanmıştır.
Vatandaşlar haksızlığa uğradıklarını ileri sürdüklerinde sokaklarda hak, hukuk, adalet diye sloganlar atmakta, siyasi parti liderleri ve aktivistler de hak, hukuk, adalet yürüyüşleri düzenlemektedirler. Peki hak, hukuk, adalet ne demektir? Özetle açıklamaya çalışalım:
Hak, hareket ve varlığın doğal kaynağıdır. Örneğin insan, yaşama hakkına dayanarak yaşamını sürdürür ya da düşünce özgürlüğü hakkına dayanarak düşüncelerini açıklar. Bir başka deyişle hak, kişilerin hukuk düzenince korunan tüm çıkarlarıdır ve kişilerin lehlerine olan bir durumun kanunlar tarafından korunması, bu korumaya uymayan kişilere karşı ise kanuni girişimlerde bulunulması gibi yetkiler verir.
Hukuk ise; Toplum düzenini sağlayan ve devletin yaptırım gücünü belirleyen yasaların bütünüdür.
Hukuk, her şeyden önce bir düzen demektir. Ancak bu düzen, yerleşmiş ve eylemli olarak yaşanan bir düzen değildir. Hukuk, toplum içinde insanların biri birlerine, yönetime ve doğaya karşı nasıl davranmaları gerektiğini gösterdiği gibi, yönetimin de bireylere ve doğaya karşı nasıl davranması gerektiğini gösterir.
Sonuç olarak hukuk çıkar çatışmalarına çözüm getiren kurallardan, yasal düzenlemelerden oluşan bir bütündür.
Üçüncü kavram olan adalet sözcüğünün anlamı da; davranış ve hükümde doğru olmak, hakka göre hüküm vermek, eşit olmak, adil hüküm vermek gibi anlamlara gelir. Adaletli olmak, adil davranmayı gerektirir. Adalet bir bakıma hak ve hukuk kurallarının uygulanması ile ulaşılan sonuçtur. Adalet vicdanın temelidir ve Adaletin güçlüden değil haklıdan yana olması zorunludur.
Dünya Hukuk Gününü son zamanlarda hep buruk olarak kutlamaktayız.
Ben mesaiye göre çalışan bir hâkim ve savcı görmedim. Onların mesailerinin tek bir ölçütü var, işleri bitinceye kadar… İşleri gece yarısı bitecekse, gece yarısına kadar; hafta sonu bitecekse, hafta sonu da çalışırlar. Hukuku uygulayarak adaletin gerçekleşmesini sağlamak isteyen hakim ve savcıların iş yükü çok ağırdır. Bu iş yükünün altından kalkmak için akşamları eve dosya götürmek zorunda kaldıkları gibi hafta sonu dinlence günü de çalışmaktadırlar. Elbette ki bu yoğunluk içinde aileleri ve özellikle çocukları ile yeteri kadar ilgilenememektedirler.
Son zamanlarda yargı kadrolarında yargıç boşluğu oluşması nedeni ile yeteri kadar deneyimi olmayan genç yargıç ve savcıların iş yoğunluğu ağır olan büyük kentlere atanmaları nedeni ile adaletin gerçekleşmesinde sorunlar oluştuğu yakınmaları vardır. Aslında bu durum genç hakim ve savcılar içinde olumsuz bir çalışma ortamı yaratmaktadır.
Diğer bir sorunda gerek hakim ve savcıların ve gerekse yüksek yargıda görevlendirilenlerin ehliyet ve liyakat ilkesine uyulmadan görevlendirilmeleridir. Elbette ki ehliyet ve liyakat uyulmadan atananlardan adaletin sağlanması beklenemez.
Özellikle siyasi nitelik taşıyan davalar için siyasilerin olur olmaz açıklamalarda bulunduklarını gördüğümüz gibi sosyal medya aracılığı ile dile getirilen yakınmaların yargıda karşılık gördüğüne de tanık olmaktayız. Her davada fakat özellikle siyasi davalar da hakim ve savcıların tarafsız ve bağımsız davranmaları zorunludur. Anayasa Mahkemesi önceki Başkanı Haşim Kılıç’ın dediği gibi:
“Yargının tarafsızlık ve bağımsızlığının test edildiği yer kuşkusuz siyasi davalardır.” (Karar, 11 Kasım 2019)
En büyük sorunlarımızdan biri de Anayasa Mahkemesinin temel haklar alanındaki kararlarının yerel mahkemeler tarafından Anayasanın buyurucu düzenlemesine karşın, etkili bir şekilde uygulanmamasıdır.
Tüm demokrasilerde olduğu gibi bizim Anayasamızda güçler ayrılığı ilkesini benimsemiştir.
Güçler ayrılığı, devlet organları olan, yasama ve yargı güçlerinin birbirinden ayrılmış oldukları bir devlet yönetim modelidir. Buna göre devletin her biri birbirinden ayrı ve bağımsız güçlerdeki kol ve sorumluluk alanlarına ayrılmış olup, her bir güç bir diğeri ile güç ve sorumluluk alanları bakımından bir çatışma yaşamaz.
İşte böyle bir sistemde yargı; yargı, yasama ve yürütme organından bağımsız mahkemeler tarafından görevlerini yerine getirirler. Yargıçların bağımsızlığı ise yasama ve yürütme organına bağlı olmadan Anayasa ve hukuka uygun olarak vicdani kanılarına göre karar verebilmelerini sağlar.
Güçler ayrılığı ilkesinin tam olarak benimsemez sulandırırsanız yürütme organına üstünlük sağlamış ve fırsat tanımış olursunuz. Hiç kuşkusuz en kötüye kullanılmaya elverişli güç yürütmedir.
Dünya Hukuk Gününde Hukuk devleti ve hukukun üstünlüğünü anmadan günün önemini anlayamayız.
Hukuk Devleti İnsan haklarına saygı gösteren, bu hakları koruyucu adaletli bir hukuk düzeni kurup sürdürmekle kendisini yükümlü sayan, bütün etkinliklerinde hukuka ve anayasaya uyan, işlem ve eylemleri bağımsız yargının denetimine bağlı olan devlet demektir.
Hukukun üstünlüğü ise hukuk kurallarının ve toplumsal çıkarların kişisel çıkarların ve diğer her şeyin üstünde tutulması anlamı taşır. Hukukun üstünlüğü, yöneticilerin ülkeyi keyfi bir şekilde değil hukuk kurallarına göre yönetmesi için gereklidir. Hukukun üstünlüğünde her birey hukuk önünde eşit sayılır.
Demokratik bir devletin temelini, hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti olmak oluşturur. Bu sayede yasalar toplumdaki her kesimden insana eşit uzaklıktadır ve eşit olarak uygulanır.
10 Temmuz Dünya Hukuk Gününüz kutlu olsun. Herkes için hukuk! Herkes için adalet! Herkes için adil yargılama! Tüm hukukçuların Dünya Hukuk Günü kutlu olsun.
TÜKONFED Hukuk Komisyonu Başkanı
Emekli İstanbul Hakimi İzzet Doğan
Bir yanıt bırakın