İdam Edilirken Son İşkenceler
Yıl 1960, mevsim ilkbahar mıydı yoksa sonbahar mıydı anımsayamıyorum. Gözlerimin önünden gitmeyen tek gerçek; kentin belediye bahçesinde toplanan büyük bir izleyici kalabalığı ve ipte asılı bir insan bedeni.
Yakınımdaki bir kadın, arkadaşına “Adana canavarı imiş. Ben yakınından geçtim, korkudan altına etmiş, işemiş, alt tarafı ıslaktı” diyordu.
Bu olayı yaşadığımda ortaokul öğrencisiydim, sonradan hukuk fakültesinde konuyu suç ve ceza kapsamında okuyup tartıştık ve “idam cezasına” hayır dedim.
İnsan hakları, Avrupa Birliğine üye olabilmek ve terör suçlularının düzenlemelerinde idam cezası olmayan ülkeler tarafından Türkiye’ye geri verilmemeleri de bu cezanın kaldırılmasında önemli olmuştur.
Şimdi kan donduran bazı cinayetler işlendiğinde yeniden idam cezaları geri gelmelidir çağrıları yapılıyor.
Yargıtay başsavcısı “Kadın cinayetlerinde verilen en ağır ceza ağırlaştırılmış müebbet. Eskiden bunun karşılığı idamdı. Bana göre suçu ispat edilenin cezası idam olmalı” demektedir.
Bazı partiler de zaten aynı görüşü paylaşıyorlar.
İlginç olan şu ki bazen suçlular dahi “keşke idam olsaydı” diyebiliyorlar.
İşledikleri cinayetlerden sonra kendini vurup intihar edenler de var. Bu suçlular belki kendi kendilerini infaz etmeye cesaret edemedikleri için “keşke idam olsaydı” diyebiliyorlar.
Örneğin Adana’da bir kadınla 2 saatliğine birlikte olmak için 200 liraya anlaşan, ancak ilişkiye girmek istediği sırada uyuşturucu ve alkol aldığından başarılı olamayan, kadın gitmek isteyince de “Bir yere gidemezsin, 2 saatliğine anlaşmıştık” dedikten sonra kadını boğarak öldürüp otomobilinin bagajında bulunan benzini döküp yakarak bir köprünün kenarına atan suçlu da “pişmanım, keşke idam olsaydı” demişti.
Ülkemizde ölüm cezası 1984 yılından beri uygulanmamaktadır. 2001’de ve 2002’de savaşla ve terörle ilgili olan suçlar hariç olmak için diğer suçlar için idam kaldırılmışken 7 Mayıs 2004 tarihli değişiklikle Anayasadan ölüm cezaları ile ilgili maddeler çıkarılmıştır.
Ölüm cezası uygulanırken prosedüre göre mahkemeler tarafından verilen kararları Yargıtay onayladıktan sonra Meclis’e gönderiyordu. Meclisin de idam kararlarını onaylaması hâlinde ölüm cezaları infaz ediliyordu.
İnfazlar 1965 yılına kadar gündüzleri ve halkın izleyebilmesi için alenen ve belirli yerlerde örneğin İstanbul’da Sultanahmet Meydanında, Ankara’da Samanpazarı’nda gerçekleştiriliyordu.
1965 yılından sonra infazlar güneş doğmadan önce ve cezaevlerinin uygun görülen avlularında gizli olarak yapılmıştır.
Avrupa’da ölüm cezalarını yerine getirmeye infaz değil “öldürme” diye nitelendiriliyor.
Amerika’da ölüm cezaları cezaevlerinde uygulanıyor ve mahkûmun sevdikleri, ailesi, bir kısım basın ve görevliler tanık odasında uygulamayı izliyor.
İdam cezasının uygulanması-infazı bazen ayrıca işkenceye dönüşmektedir.
Birçok ödüle aday gösterilen ve birçok ödül alan Stephen King‘in aynı isimli romandan uyarlanan Yeşil Yol filmini anımsayalım: torpilli, acımasız, kötü ruhlu gardiyan Percy, mahkûm Eduard tarafından sahiplenerek bakılan fareyi ayağı ile ezip öldürdüğü gibi, Eduard’ın elektrikli sandalyede infazı sırasında bile bile kafasındaki süngeri ıslatmaması üzerine, işkence dolu idam anlarını yaşamıştık.
ABD’nin Alabama eyaletinde kurbanın ailesinin engellemeye çalışmasına rağmen, Joe Nathan James Jr. isimli suçlunun idamı işkenceye dönüşmüştü.
Suçlu Joe Nathan James Jr, kız arkadaşını öldürdüğü için idam cezasına çarptırılmıştı. Ne var ki kurbanın kızları annelerinin katilinin idamını istemiyor cezasının ömür boyu hapis cezasına çevrilmesini istiyorlardı. Ancak yetkililer bu isteği kabul etmemişti.
İdam için James’e yapılan zehirli iğne sonrası saat 21.12’de soluğunun durduğu anlaşıldı ve bundan 6 dakika sonra odadaki perdeler tanıklara kapatıldı.
Bu infaz tam bir işkenceye dönüşmüştü. İdam sonrası yapılan otopside James’in kolunda çok sayıda kesikler görülmüştü. Çünkü James’in kolunda 3 saatten uzun süre damar yolu açmak için uğraşmışlardı. Kim olursa olsun bir insanın idam edilmeden önce 3 saat boyunca böyle bir işkenceye ve acıya tabi tutulması kabul edilemez. O güne kadar yapılan hiçbir infaz James’inki kadar uzun sürmemişti.
ABD’de genel olarak kabul edilen idam yöntemi elektrikli sandalye veya zehirli iğnedir. Görgü tanıklarının anlattıklarına göre ABD’nin Oklahoma Eyaletinde 2021 yılında gerçekleştirilen bir infazda korkunç anlar yaşanmıştı. Zehirli iğne ile öldürülen suçlu John Marion Grant iğne yapıldıktan sonra acıyla kıvranmıştı.
Bu kabul edilemez infazlardan biri de Clayton Lockett‘a uygulanmıştır. Bir kızı öldürmekten suçlu bulunan Clayton Lockett’in idamı tam bir işkenceye dönüşmüş, mahkûm ölümcül enjeksiyonun yapılmasından sonra acıyla bağırmış, vücudunun dayanılmaz şekilde yandığını bildirmiş ve tam 43 dakika can çekişmişti.
2024 yılı Ocak ayında ABD’de gerçekleştirilen idam cezası da dünyada bir ilkti. Çünkü Eugene Smith isimli mahkûm nitrojen gazını soluk alması sağlanarak infaz edildi.
Smith kiralık katil olarak bir din adamının eşini öldürmekten ötürü suçlu bulunmuştu. Smith’e verilen idam cezası 2022 yılında infaz edilmek istenmiş ancak Smith’in damar yolu bulunamadığından ötürü uygulama ertelenmişti.
Ancak bu kez infazın nitrojen gazı ile yapılmasını Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği de istememiş, daha önce kullanılmamış bir infaz yönteminin işkence anlamına geleceğini vurgulayarak infazın durdurulması çağrısında bulunmuştu.
Smith son sözünde; “Bu gece Alabama, insanlığın geriye doğru bir adım atmasına neden oldu. Sevgi, barış ve ışıkla ayrılıyorum” dedi.
Smith’in sözlerine aynen katılıyorum. Sevgi, barış ve ışık dolu bir dünyada öldürmek olmamalı, ayrıca öldürmek işkence derecesinde gerçekleştirilmemelidir.
İzzet Doğan
Emekli İstanbul Hakimi
Bir yanıt bırakın