EŞEĞE BİNEN MAKAM DÜŞKÜNLERİ
“Eşeğe binip hava atan, ata binerse aklını kaybeder” (William Bayliss)
İnsanlar yaşamların bazı evrelerinde bir şekilde makam sahibi olma imkanına sahip olurlar. Bu bazen şans, bazen hak ederek, bazen de hile, yalakalık ve kişisel ilişkilerle elde edilir.
İşte bu noktada topluma faydalı olması gereken bu makam sahipleri, hak etmeden gelmeleri halinde hazımsızlık ve benlik sorunu yaşarlar.
Kendini aşamamış, hasbelkader elde ettiği bu makamın sevdalısı kişilerin ilk yaptıkları şeyin çevrelerine kendilerini tanıtmak olduğu aşikardır. Her hal ve hareketiyle çevresine verdikleri mesaj şudur: “İşte ben buyum. Ben. Ben. Ben varya ben böyle büyük bir insanım.”
Kendilerini dev aynasında gören bu cüce insanların hali eşeğe binen makam düşkünleri gibidir. Bindiği merkebin, merkep olduğunu bilemeyen ve çaka satan, rüyalar aleminde kendinden geçen bu insanları uykudan uyandıran ise bindiği merkebin anırtısı olsa gerek. Onları bu tatlı uykularından uyandıran bir başka şey ise bir atın yanlarından dörtnala geçmesidir. Atın çıkarttığı toz duman içinde ne olduğunu şaşıran eşeğe binmiş makam düşkünleri bu muhteşemlik karşısında ancak arkadan baka kalmışlardır.
İnsan ister istemez şunu sormadan edemiyor. Eşeğe binmiş bu insanlar ata binselerdi ne olurdu? Basit bir makamı bile hazmedemeyen, insanlara hizmet etme yerine makamı kendilerini tanıtma ve gelir kapısı olarak görenleri her yerde görmek mümkün. Bakın çevrenize bunlardan birkaç tanesini görmeniz zor olmayacaktır.
İşin acı tarafı ise bu makamların ateşten bir gömlek olduğunu bilemeyen makam düşkünü sarhoşlara bunu anlatmanın mümkün olmamasıdır.
Tabi ki siz hemen anladınız bu yazılardakinin bir temsil olduğunu.
Burada olaya bir de farklı açıdan bakarak sormak lazım. Peki ya bir eşşeğe makam verilirse ne olur?
KAYNAK: GÜLLÜ HUKUK OFİSİ – https://avibrahimgullu.com/esege-binen-makam-duskunleri/
Bir yanıt bırakın